

Başlığa bakıp da; “ne güzel şarkıdır” derseniz, Süleyman Nazif’e haksızlık yaparsınız… Ünlü şair ne diyor sonrasında: Yâre de âğyâre de hal-i derûnum söyledim / Âşina yok derdime ben söyledim ben dinledim /Gözlerim yollarda kaldı gelmedin çok bekledim…
Cuma günkü Galatasaray, Fenerbahçe derbisinin (Ne derbiydi ama…) ilk yarısını “zar, zor” izledikten sonra, geçtik Breeders’ Cup koşularına… Ertesi sabah, Cuma günü izlediklerimizi Yarış Dergisi için yazmaya başladık. Cumartesi saat 17.00; yine, yeniden Breeders’ Cup… Pazar gününün sabahında da değişen bir şey yok. Kahvaltı ve sonrası bir gece önceki 9 koşuyu yazacağız. Hayırlısıyla bunu da bitirdikten sonra; “Yeter artık at yarışı” deyip, bulduğum maçı izlemeye başladım.
Meğer o aralar Adana yarışlarında neler oluyormuş?
Neyse ki teknoloji gelişti, olanları ertesi gün “kare, kare” gördük. Son koşudaki hatalı start için, herkes düşüncelerini söyleyecek. Siz de benim gibi; “Duyduğuma değil, gördüğüme inanırım.” diyenlerdenseniz, fikrinizi değiştirmeyin ama beni de bir dinleyin derim…
15 atın start aldığı günün son koşusunda, bir hatalı start oluyor ki; öyle, böyle değil… Yarış spikeri, -aslında haddini de aşarak- son üç starttaki atların box kapaklarının geç açıldığını söylüyor. İyi ki de söylüyor… İyi ki de haddini aşıyor… İyi ki de koşu bittikten sonra, hatalı start olduğunu yetkililere anlatmak için çırpınıp, duruyor…
Bu gayretler gösterilmese acaba neler olacaktı?
Değerli komiserler… Değerli hakemler… Değerli arkadaşlar… Hiçbirinizin değerini tartışmak istemiyorum ama 1949 yılında, hatalı start verildi diye Veliefendi Hipodromu’nu “cayır, cayır” yaktılar. Ayrıntılarını bir yana bırakalım; benden söylemesi…
Neredeyse her koşuda yaşanan start sıkıntılardan kurtulmak için, 1962 yılında Avustralya’dan getirttiğimiz starting box’ları kullanmaya başladık. Avrupa’da ilk kullanan ülkelerden birisiyiz, İngiltere’de starting box 1965’te kullanılmaya başlanıyor. İrlanda, Fransa, Almanya hepsi bizden sonra starting box’ı kullanmaya başladılar. Bir söyleşimizde Rahmetli Özdemir Atman anlatmıştı, o ülkeler TJK’dan görüşlerini, değerlendirmelerini soruyorlar.
Önce Komiserler Kurulundan başlayalım…
Karşınızda “uçanı, kaçanı” görebileceğiniz kadar, farklı kamera kayıtları var. Yayına verilen görüntü ve spikerin anlatımı var. Kimseyi kırmadan söylemek istiyorum: “Hadi gözünüz görmedi, kulağınızda mı duymadı…” Spiker söylüyor; “Son üç kapak geç açıldı.” İnsan merak ederek, “ne oluyor diye” başını kaldırıp bir bakmaz mı?
Hatalı start verilen koşu 21.03’te bitiyor. TV ekranında donuk kare pist görüntüsü ve müzik dışında hiçbir bilgi yok. “Bunlara bakan, hatalı startı anlar” diyorsanız, o başka… İnsanın içini rahatlatan, uzunca süreli müzik dinletisi sonunda, nihayet koşulara dönüyoruz.
Koşulara dönüyoruz dediysek; koşu özetlerine geçiyoruz. Son koşu ile ilgili ne yazılı, ne de sözlü bir bilgi, yine yok… Siz yarışsever olsanız ne yaparsınız bilemem ama bazıları da izledikleri koşunun sonucuna göre biletlerini atar. Bu arada, hiç olmazsa, koşu sonucunun kesinleşmediği için biletlerin atılmaması gerektiği hipodromdan, TV’den anons ettirilemez mi? İlk beş koşunun özeti verildikten sonra, saat 21.13’te, son koşuda hatalı start olduğu açıklanıyor. Ben bu söylediklerimin arkasındayım; çünkü gördüm. Yanlışsam, söyleyin. Haklıysam, size daha da lafım yok…
Gelelim start hakemlerine…
Hepimizin bildiği gibi, starting box’ın önü, arkası, “dört bir yanı” hakemler ve yardımcılarıyla dolu. İkinci makinadaki kapakların geç açıldığını hiç biriniz fark etmediniz mi? “Fark etmedik” diyorsanız tebrik ederiz… “Bizim görevimiz o değil” diyorsanız, görevinize olan bağlılığınızı kutlarız. Koşuyu geçersiz kılacak bir olay “yanı başınızda” oluyor. Karşınızdaki bayrak hakemlerinden “çıt çıkmıyor”, siz de Komiserleri uyarmıyorsunuz…
Bayrak hakemi arkadaşlarım…
Bir tek göreviniz var: start kapaklarının düzgün açılıp, açılmadığına bakmak ve startı geçersiz kılacak bir aksilik olması halinde, elinizdeki bayrakla, başta jokeyler olmak üzere, herkesi uyarmak. Bu bayrağı size zimmetlediler diye belli ki “gözünüz gibi” koruyorsunuz ama gerektiğinde sallamaktan korkmayın… Bayrak hakemi, ekranın en solunda, bir ara görüntüye giriyor. Bariyerlerin dibinde, bir elinde bayrağı, sanki “çekirdek çitliyor”… Tek göreviniz, start düzgün mü, hatalı mı buna bakacaksınız. Şimdi sizlere haddim olmayarak bir sorum var: Pazar günkü yevmiyenizi, imzanızı atıp, içinize sinerek alabildiniz mi?
Son sözüm ilgilisine…
Bu aralar; Türkiye Varlık Fonu mu, Tarım ve Orman Bakanlığı mı, yoksa Yüksek Komiserler Kurulu mu otoriteyi temsil ediyor; kafamız karışık… TJK’nın yarış müessesi olduğu 1953 yılından bu yana, at yarışlarını yönetecek teknik bilgiye sahip olması gereken hakemler, komiserler gibi görevlileri –zorda kalmadıkça- yarış dünyasından seçmemek için özen gösteriyorsunuz. İnanın bu yaştan sonra, kendi adıma görev beklemiyorum. Fakat hepimize birden “potansiyel üç kağıtçı” gibi davranılması da hoş olmuyor. Bu camiadaki insanların dürüstlüğünden kuşku mu duyuyorsunuz? “Bilmesinler ama dürüst olsunlar” diyerek, bizlere bunları çektiriyorsanız, yapmayın…
Süleyman Nazif’le başlamıştık, onunla bitirelim. Rivayet odur ki bu dizeleri, kaçıp giden bir sevgili için değil, Kızıldeniz’de boğulan oğlu için yazmıştır…
Bu satırları da böyle değerlendirirseniz, memnun oluruz.
Beyefendi Türkiyede at yarışı düzenini bilirseniz Adana yarışlarındaki hatalı startı,kayba koşmayı,ata dopingi basıp sonra etlikten temiz raporu almayı”bazen pusulayı şaşırıp pozitif sonuçlar geliyor”,arızalı at koşmayı,at tutmayı,maiden yarışlarda daha çok ikramiye kazanmak için taamüden 2. ve 3. lüklerle zaman geçirmeyi ve daha bir çok şeyi göze alır benim yaptığım gibi bahisçi yukarıda bazılarını saydığım konulardan biri medyada konuşulmaya başladığında ortaya konan orta oyununa kahkahalarla izlemenizi salık veririm
Yazınızı okuduktan sonra Hicaz makamındaki bahsi geçen şarkıyı açıp Samime Sanay’dan dinleyerek akşama doğru yol aldım. Yani iyi ki varsınız. Yazınca zevkle okunuyor, samimiyetinizi ruhumuza salıyorsunuz. Daha sık ve daha çok yazınız. Sevgi ve dostlukla..
küfür ve hakaretin olmadığı sadece ve sadece gerçeklerin dile getirildiği yorumu anlaşılmaz hale getirecek kadar sansürleyen atahan zilcioğlu yorumumu tamamen kaldırsanız daha iyi olurdu.
Sayın kullanıcı; Bizim dergimizde yorumlar, eleştiriler sansürlenmez, sadece hakaretler, bilgi ve belgelere dayanmayan suçlamalar ve ithamlar yayınlanmaz. Bu sitenin de bağlı olduğu Basın etik kuralları ve yasalar var. Onların dışına çıkılmasına izin veremeyiz. Bunun dışında her türlü eleştirilerinizi yapmaya devam edebilirsiniz.
Kaleminize saglik ustam. Tuzuk kurallarina aykiri bir sekilde toplam 3400 m tekrar yaris kosulmasi sa ayri bi skandaldi… Ayrica hatali baslayan kosuda ilk 4 e ati girmeyen otomatik olarak kuponunu yirtmistir… Hakemler ne is yapiyor? Anlamak mumkun degil…