
“Bence dünyadaki en iyi hekim, veteriner hekimdir. Çünkü hastasına rahatsızlığını soramaz, bunu kendisi bilmek zorundadır” demiş W.Rogers…

Doktor mu önemli? Yoksa veteriner hekim mi? Bunu tartışacak değiliz ancak Allah gerektiği yerde her ikisinin de eksikliğini vermesin. Çünkü insanın en aciz olduğu andır hastalık. Hastalandığımızda sağlık sorunları yaşadığımızda ilk başvurduğumuz merci doktorlardır. Sabırsız ve kimi zaman saygı sınırlarını aşarak onur kırıcı davranışlarda bulunduğumuz doktorlar, etmiş oldukları hipokrat yemini ile hangi şart altında olursa olsun ihtiyaç duyan insanlara yardım etmeyi bir görev sorumluluk olarak benimsemiştir.
Hasta, doktor ve hasta sahibi üçlemesinde hasta tedavi olur; doktor tedavi eder; hasta sahibi ise dışarıda kendini yer. Bir de bu hastanız hayvan ise yani size yaratıcı tarafından emanetse yürek acısı daha da artıyor. Bu yürek acısını yüreği büyük Ulu Önder Atatürk ilgili hatıralarda da görüyoruz.

Süleyman Asaf İlbay hatıralarında Atatürk’ün hayvan sevgisini bizlere şu bilgilerle aktarır: Kararları ne kadar kesin ve iradesi ne kadar kuvvetliyse his tarafı da o kadar zengindi. Milli mücadeleden sonra bir gece çok sevdiği bir tayın ruama yakalanışını anlattı. Veterinerler yanına yaklaşmasını men etmişler ve öldürmek mecburiyetinde kalacaklarını bildirmişler. Nihayet o kadar ısrar etmiş ki eldiven giyerek tayı okşamasına müsaade edilmiş. Zavallı hayvanı okşarken gözyaşlarını tutamadığını söyleyen Gazi , “Çocuğum olmadığında hikmet ve isabet varmış, eğer bir evlat kaybetmek felaketine uğrasaydım, kalbim elem ve kedere dayanamazdı.” demişti.
Yaratılışımızda olan şefkati ve merhameti içinde bulunduğumuz camiada her gün somut bir şekilde görüyoruz. Hayvanı seven ona iyilikte bulunan asla zarar vermeyen yediğinden yediren içtiğinden içiren ve hatta onlar için özel gıdalar hazırlayan seyisiyle antrenörüyle at sahibiyle veterineriyle yemcisiyle… büyük bir aileyiz. Onlar ise bizim evlatlarımız.

Evet bir canlıyı tedavi etmek çok büyük bir meslek. Düşünsenize elinizdeki iş bir canlıyı hayata döndürmek ya da onu iyileştirmek. Olumlu yönlerini düşününce çok güzel. Manevi hazzı çok büyük. Ama ya tam tersi olursa? Canlı elinizde ölüverirse. İşte o anı düşünmek bile istemiyorum.
Kesinlikle bu işle uğraşıyorsanız duygularınızı aldırmış olmanız gerekiyor bence. Çünkü bir kaza neticesinde gözüne zarar veren atımız Angel Bird’e yapılan müdahalede bu duyguyu derin yaşadım. Müdahaleyi yapan kulüp antrenörlerine ayrıca göz doktoru Operatör Doktor Asım Kayalık’a teşekkürü bir borç biliyorum.
Çok güzel bir yazı. Teşekkürler